Antony P. Mueller - 06.04.2018
Demarşi -kura ile rastgele seçim anlamındaki sortisyon olarak da bilinir- halkın temsilcilerini bir aday havuzundan rastgele bir şekilde seçen bir yönetim biçimidir. Halkın temsilcilerini oylama yerine kura ile seçtiği böyle bir yönetişimin saygıdeğer bir geçmişi vardır.
Aristoteles’e göre, halkın siyasi temsilcilerini oylama yerine kura ile seçmek demokrasiyi oligarşik yönetimden ayırır: “Örneğin, makamların doldurulması: Bunu kurayla yapmak demokratik sayılır, oylamalı seçimle yapmak ise oligarşik...” (Aristoteles, Politika, Kısım IV, Bölüm 9) Aynı şekilde, Montesquieu’ya göre de Kanunların Ruhu Üzerine adlı eserinde açıkladığı üzere kura usulü “demokrasinin doğasına” karşılık gelmektedir.
Antik Yunan şehir devletlerinde, “500 kişilik Büyük Konsey”in yanı sıra yargıçlar ve bazı devlet görevlileri için seçim kurayla yapılırdı -İsviçre’de de hâlâ kısmen bu şekilde yapıldığı gibi.
Venedik Cumhuriyeti’nde hükümet ve meclis üyelerinin seçiminde birçok kez kura usulü kullanılmıştır. İngiltere de 17. yüzyıla kadar kura sistemini uygulamıştır. Günümüzde modern teknoloji, büyük nüfuslara rastgele seçim prosedürleri uygulama imkânı sunmaktadır.
Demarşinin aşağıda sıralanan avantajları barizdir:
Yüksek oranda toplumsal destek ve meşruiyet
Temsilcilerin bağımsızlığı
Yolsuzluğun olmaması
Siyasî partilerin olmaması
Siyasî güç ve nüfuz peşinde koşanlar yerine normal insanlar tarafından temsiliyet
Seçim kampanyalarının maliyetlerinin ortadan kaldırılması
Siyasî aygıtın toplam maliyetinin azaltılması
Daha anlaşılır yasalar (Obskürantinin yokluğu)
Yasa, kural, yönetmelik ve regülasyon enflasyonunun sona ermesi
Devletin küçültülmesi (Daha az hükümet harcaması, daha düşük vergiler)
Demarşiyi eleştirenler, üyeleri tesadüfen seçilen bir parlamentonun, seçilmiş bir parlamentodan daha az uzmanlığa sahip olduğunu ve bunun bürokrasinin gücünü artıracağını iddia etmektedir. Ancak gerçek şu ki günümüzde meclislerde mevcut olan uzmanlık bilgisi, gücü nasıl elde edeceğini ve kullanacağını bilmekten ibarettir ve siyasetin dışında bir yetkinliğe sahip değildir. Daha da ötesi, bugünkü parti siyaseti sistemi devasa bir bürokrasiye ve devlet aygıtının muazzam bir güç birikimine yol açmıştır. Siyasî partiler ve bürokrasi güçlerini maksimize etmek için işbirliği yapmakta ve bunu da daha az değil, daha fazla devlete sahip olarak gerçekleştirmektedir.
Liberteryen devrim şiddet içermeyen yumuşak bir devrimdir. Bu, Anarko-kapitalist düzen ile diğer tüm yönetim biçimleri arasındaki en büyük farkı oluşturur ve oluşturacaktır. Liberteryen devrimin başarıya ulaşması için “iktidarı ele geçirmek” değil, kamuoyunu ikna yoluyla fethetmek gerekir.
Halkın desteğiyle parti demokrasisinin yapısını değiştirmek için atılacak ilk adım, mevcut sistemi ek bir meclisle tamamlamak olacaktır. Bu mecliste -bir tür “Senato” veya “Üst Meclis”- kura ile seçilen üyeler, yargı (Yüksek Mahkeme) dâhil olmak üzere parlamento (Kongre) ve hükümet (Cumhurbaşkanlığı) tarafından alınan kararlar üzerinde veto hakkına sahip olmalıdır. Böyle bir “dördüncü güç” “halkın sesi”dir. Henüz bir hükümet ve kanun koyucu olmamasına rağmen, kura ile seçilen üyelerden oluşan “Senato”, sahip olduğu veto yetkisi nedeniyle hükümetin ve devlet bürokrasisinin tecavüzlerini durdurma hakkına sahiptir.
Bir sonraki adım, yasa koyucu ana organ olarak hizmet verecek bir “Genel Kurul” oluşturmak olacaktır. Bu Kurul halkı temsil edecek kadar büyük olmalıdır. Bu amaçla, seçmenler arasından rastgele seçilen kişilerden oluşmalıdır. Genel Kurul’un oluşturulması seçim yasalarında reform yapılmasını gerektirmektedir. Bunu başarmak için liberteryenler mevcut parlamentoda (Kongre) çoğunluğu elde etmelidir. Devlet yapısı reformundaki son adım, Kurul’a bir denetim organı ve bir yürütme organı eklemektir.
Ortaya çıkacak kurumsal yapı üç organdan oluşacaktır: Halkın temsilcisi ve başlıca yasa koyucu olarak Genel Kurul; yönetimin mevcut işlerini yönetecek olan Yürütme organını denetleyecek özel bir komite olarak Denetim Organı; nihai adım ise hükümet işlevinin Genel Kurul’un gözetimi altında özel bir hükümet yönetim şirketine devredilmesi olacaktır.
Demarşi'ye de şans vermesek olur mu hocam?