Fırat Kaan Aşkın - 23.04.2023
Toplumsal çürümenin, tek merkezde servet yığılımının, gelir dağılımındaki uçurumun ve insanların çektiği acıların temel nedeni olan, ayrıca yöneticilerin ve elitlerin bilmenizi istemediği şey: İtibari para.
İtibari para sistemi, temelini hırsızlığın oluşturduğu yozlaşmış bir sistemdir. Çoğu insan dünyada yanlış giden bazı şeyler olduğunu hissetse de Kırmızı’ya karşı Mavi paradigmasına sıkışıp kalmıştır. Onlara sürekli olarak sorunlarının komşularından kaynaklandığı telkin edilmektedir. Oysa adına demokrasi diyerek dokunulmaz kıldıkları bu saçmalık, gerçeklikle tamamen alâkasız ve habis bir yanlıştır. Zira çoğu insan işinde gücündedir ve kendi hâline bırakıldıklarında iyi kişilerdir. Ancak paranın yozlaşması diğer her şeyin de yozlaşmasına neden olmuştur. İnsanlar manipüle edilmiş, gerçekler çarpıtılmış ve hayatlar mahvedilmiştir. İtibari para insanlık için döngüsel bir tehdit unsuru olmuştur. Tarih, elitlerin para tekelini halka karşı kullandığını kanıtlamaktadır; para basmaktan kendilerini alıkoyamamaktadırlar ve toplum çökene kadar da bunu yapacaklardır.
Lidya Stateri
Binlerce yıl boyunca altın ve gümüş, paraydı; paranın özelliklerini, en önemlisi de kıtlığını en iyi şekilde somutlaştırdılar. Güvenilir değer depoları ve mübadele araçlarıydılar. Ancak, metallerin ağırlıkları ve saflıklarında tutarsızlıklar ve anlaşmazlıklar vardı. Zaman ilerledikçe halkta genel kabul gören madeni paralar, yani sikkeler ortaya çıktı. İlk olarak M.Ö. 700 yılında, Lidya’da kullanılmaya başlanan Lidya Stateri ikâme ve takas edilebilirliği sağladı. Her sikke bir diğerine eşitti ve metalleri tartma ve test etme ihtiyacını ortadan kaldırıyordu. Parasal teknolojide büyük bir gelişme olarak bir hesap birimi teşkil etti. Romalılar da M.Ö. 4. yüzyılın sonlarında sikke basmaya başladı ve M.S. 1. yüzyılda Roma İmparatorluğu devlet yetkisiyle sikke basma işine dâhil olarak yeni sikkelerin en büyük tedarikçisi hâline geldi. Böylece devletin para basma tekeli bir tür probleme dönüşmeye başladı. İmparatorlar para darphanesini kendilerini zenginleştirmek için kullanmanın cazibesine karşı koyamadılar ve paranın değerini her bir sikkeyi tağşiş ederek düşürmeye giriştiler. Gümüş gibi değerli metallerle daha düşük değerli metalleri karıştırdılar. Roma İmparatorluğu’nun gümüş sikkesi Denarius, bu vahamete en iyi örnek oldu.
Roma Denariusu
Sezar Augustus döneminde Denarius’un %98’i gümüştü. M.S. 161’de Marcus Aurelius hüküm sürdüğünde Denarius %80 gümüştü. M.S. 3. yüzyılın sonunda ise Denarius’un sadece %5’i gümüştü. Darphaneye yakın olanlar sefahat içinde dekadan bir yaşam tarzının tadını çıkarırken paranın değerinin düşmesi imparatorluğun çöküşünde önemli bir rol oynadı. Halkın çoğu birikimlerinin yok olması ve fiyat göstergelerindeki bozulma nedeniyle acı çekti. Çünkü piyasa fiyatı, arz ve talebin kesiştiği noktadır. Başka bir deyişle, fiyatlar kıtlık ve değer hakkında bilgi aktaran veri paketleridir. Bu hesaplama ve bilgi sorunu, ve paranın değerinin bu şekilde yozlaştırılıp yok edilmesi toplumun kurumlara ve birbirine olan güvenini de çökertmiştir. İşte bu, Orta Çağ’ın karanlığı diye adlandırılan dönemin başlangıç sebebidir.
Roma İmparatorluğu’nun çöküşünden epey sonra, sağlam para yeniden tesis edilerek bu karanlık dönem son bulmuştur. 11. yüzyılda Floransa bir şehir cumhuriyeti olarak kurulmuş ve 1252 yılında Floransa darphanesi ilk Fiorino d’Oro’yu, yani Altın Florin’i hayata geçirmiştir. Bu sikkenin kendisi çok farklı ve kayda değer değildi, ancak dikkat çekici olan, yüzyıllar boyunca Florin’in ağırlığında ya da saflığında bir değişiklik olmamasıydı. Florin’in istikrarı, dünyanın parasal standardı hâline gelmesine yol açtı. Sağlam para üzerine kurulu bir dünyada Florin’in basılmasını izleyen dönem Rönesans dönemiydi. Yani Orta Çağ’ın ardından gelen kültürel, sanatsal, siyasî ve ekonomik bir “yeniden doğuş” dönemi... Dünya tek bir sağlam para üzerinde birleştikçe insanlar gelişti. Florin 4 asır boyunca değişmeden kalırken sağlam bir değer deposu, efektif bir mübadele aracı ve güvenilir bir hesap birimi olarak işlev gördü. Tasarrufların değeri düşürülmediği için zenginlik arttı ve ticaret İtalya’nın çok ötesine doğru genişledi. İnsanlık refah içindeydi ve yaşamak için harika bir zamandı.
Florin
Bugün kendimizi Roma İmparatorluğu’nun aynı hatalarını tekrarlarken buluyoruz. Amerikan İmparatorluğu, Avrupa Birliği adındaki Beşinci Enternasyonal ve diğer tüm merkezî hükümetler umutsuzca iktidara tutunmaya çalışmakta, bireysel özgürlükleri azaltmaktadır. Enflasyon ve vergilendirme yoluyla serveti ve refahı çalarlarken Roma imparatorlarından hiçbir farkları bulunmamaktadır. Tarih, parayı kontrol edenlerin, kitlelerin zararı pahasına kendilerini zenginleştirmek için para arzını şişirmenin cazibesine karşı koyamadıklarını göstermektedir ve para basmak hiçbir zaman iyi sonuçlar doğurmamıştır. Eğer para basmak bir ulusu zengin edebilseydi, Arjantin, Venezuela ve Zimbabwe dünyanın en zengin ulusları arasında yer alırdı. Tarihsel emsallere rağmen, ABD ve diğer önde gelen ülkeler de benzer bir yol izlemiştir. Ocak 2020 ile 2022 sonu arasında ABD’nin para arzı 9,3 trilyon dolar artırılmıştır. Bu, Federal Rezerv’in (FED) kuruluşundan bu yana süregelen eğilimin bir devamıdır. Muhtemelen, paranın değerini düşürme cazibesi bugün Roma’dakinden daha güçlüdür. Nitekim itibari para birimleri borca dayalıdır ve borçları geri ödemenin yolları ekonomik büyüme, kemer sıkma ya da paranın değerini düşürmektir. Ancak günümüz sisteminde çok fazla borç var ve büyümek için yeterli yenilik ve inisiyatif yok, dolayısıyla borçları geri ödemenin tek yolu para basmak olacaktır. Dolayısıyla itibari para birimlerinin değer kaybetmesi kaçınılmazdır.
Günümüzde de devletler ve onların kullanışlı ahmak sözcüleri olan ana akım ekonomistler bize, dengeli bir ekonomi için ılımlı bir enflasyona ihtiyacımız olduğunu söyleyip dururken sonunda keyfî olarak %2’nin iyi olduğuna karar vermişlerdir. Ancak son 3 yılda büyük miktarda para basılması nedeniyle enflasyon kontrolden çıkmıştır. Sadece Federal Rezerv ve ABD Hükümeti bile 2020-2021’de 6,4 trilyon dolar basarak kronizm elitlerine muazzam fayda sağlamıştır. Bu parazitik faydaya örnek olarak, 2021 yılının Forbes Milyarderler Listesi’nde toplam net değeri 13 trilyon dolar olan 2755 kişi yer aldı. Bu sayı 2020’ye göre 660 daha fazla kişi ve 5 trilyon dolar net değer artışı anlamına geliyordu. Bunların %86’sı da 2021’de 2020’ye kıyasla daha fazla servete sahip olmuştu.
Para üzerindeki tekel en büyük ve tehditkâr sorunumuzdur. Elitler para basmak ve kendilerini zenginleştirmek için nedenler bulmaya devam edecekler ve geri kalanımızı fakirleştirerek bizi birbirimize düşüreceklerdir ki yüz yıldan fazladır bunu zaten yapıyorlar. Bizi her nesilde daha azına mecbur bırakıyorlar. Altın standardında iken ebeveynlerden biri çalışıp büyük bir aileyi geçindirebilirdi. Ancak itibari para standardında tek çocuklu bir aileyi geçindirmek için her iki ebeveyn de çalışmak zorunda. Pek çok insan artık aile kurmayı bile göze alamıyor. Elitler para basarak zamanımızı çalıyor! Bu böyle giderse itibari paranın hepimizi hapsedeceği şey feodal bir toplumdur. Bir avuç elitin her şeye sahip olduğu ve benim, sizin, tüm dünyanın hiçbir şeye sahip olamayacağı bir toplum... Dünya Ekonomik Forumu’nda (WEF) bu açıkça söylenmiştir ve bu saikler sonunda insanların çekeceği sefalet ve acılar akıl almaz bir şekilde iyi şeyler olarak lanse edilmiştir. Bu acımasız insanlar devletleri tam potansiyellerinde kullanmak için uzmanlaşmışlardır. Onlar için devlet Bank for International Settlements (BIS), International Monetary Fund (IMF), European Central Bank (ECB) ve FED gibi merkez bankaları ve yerel benzerleri tarafından faiz oranı kontrolü, daha doğrusu manipülasyonu, kısmî rezerv bankacılığı ve enflasyonizm, yani kalpazanlık imtiyazı, politikacıların banka yöneticisi ve banka yöneticilerinin politikacı olma döngüsü sayesinde sonsuz kurtarma paketleriyle piyasanın altüst edilmesi uğrunda kullandıkları bir savaş makinesidir. Söz konusu savaş da insanlığa, insan eyleminin bir sonucu olan piyasanın barışçıl, gönüllü, özgürlükçü doğasına, mantığa ve gerçekliğe karşı yürütülmektedir.
İtibari para krizlerin temel nedenidir. Avrupa’daki iklim değişikliği histerisi ve enerji krizi de bir itibari para krizidir. Enerji krizini takip edecek kaçınılmaz gıda krizi de itibari para kökenli bir krizdir. İtibari sistem bizi yok etmeden önce yeni bir sisteme ihtiyacımız var. Bu varoluşsal bir tehdittir. Nitekim 29 Ağustos 2022’de Elon Musk da aşağıdaki yorumları yapmıştır:
“Gerçekçi olmak gerekirse, kısa vadede petrol ve doğalgaz kullanmamız gerekiyor çünkü aksi takdirde medeniyet çökecek.”
Bu da akıllara Almanya’yı getirmektedir... Almanya aslında bir enerji kriziyle karşı karşıya değildir. Arkaik bakıldığında bu yine bir itibari para krizidir. Çünkü fiat standardında (itibari para düzeninde) sermaye en iyi şekilde kullanılamaz. Bunun yerine, elitleri ve onların gayelerini ihya etmek için tahsis edilir. Bu gayelerin en büyük örneği Green New Deal, yani Yeşil Yeni Düzen tabiriyle bildiğimiz âdeta bir akıl tutulması şeklindeki yenilenebilir enerji projeleri ve lobiciliği doğrultusunda gerçekleşmektedir. Yenilenebilir enerji kaynaklarıyla ilgili temel sorun, herhangi bir zamanda güneş ve rüzgârın her ikisinin de sıfır olabilmesidir. Herhangi bir zamanda maksimum talebinizi karşılamak için orada olabilecek güvenilir bir kapasite inşa etmeniz gerekir. Bu maksimum kapasitenin hava durumuna bağlı olmayan bir şeyden kaynaklanmasına ihtiyacınız olacaktır. Bu ay itibariyle tüm nükleer santrallerini yıkmış olan karbon-histerik Almanya’daki Yeşil Yeni Düzen’i tek karede görebiliriz: Ön planda yılın büyük bir bölümü çalışamayan rüzgar türbinleri ve arka planda karbon bazlı hammadde ile durmadan çalışıp elektrik faturalarını tavan yaptırırken dış kaynaklara, özellikle de sürekli kınadıkları Rusya’ya bağımlı kömür santralleri. Aptallık çağı bu kadar bariz olmamıştı.
Bu aptallığın hegemonyası, sermayenin tahsisini piyasa yerine, üretken olmayan sınıfa, yani yöneten elitlere yaptırır. Sermayenin yanlış tahsisi arz ve talep arasında yapay dengesizliklere yol açıp kaynak ve sermaye eksikliğine neden olarak her yerde kıtlık yaratır. Dolayısıyla itibari para ekonomi, enerji ve gıda krizlerinin temel nedenidir. Üretken olmayan sınıf daima fiat teşviklere oynar. Para sınırsız olduğu için matbaaya mümkün olduğunca yakın konumlanırlar. Ve onların tüm faaliyetlerini etkili ve kabul edilebilir kılmak için darphaneler durmadan çalışır. Birey, şirket ve ülkeler düzeyinde kararları şekillendirirler. Almanya bunun güncel ama son sayılmayacak örneğidir. Fiat politikaları ve sermayenin yanlış tahsisi nedeniyle akut bir enerji krizi daima ortaya çıkmaktadır. On yıllardır dünyanın dört bir yanında güvenilir enerji yerine politik kaygılarla “yeşil” enerjiye yatırım yapılması çok yakın felaketlere gebedir. Oysa bu durumdan kaçınılabilirdi. Çünkü serbest piyasa, güvenilir petrol, doğalgaz ve nükleer yerine Orta Çağ’dan kalma rüzgar ve güneş teknolojisini seçmezdi. Güvenilir olmayan enerji yatırımları sadece itibari para sayesinde gelişti, aksi takdirde bugünkü ölçekte ekonomik olmazdı. Para basımının gerçekliği de bozuyor oluşunu şimdi anlamışsınızdır. Saifedean Ammous’nun muhteşem kitabı Fiat Standardı’nda yazdığı gibi, “ABD Enerji Bakanlığı 1977’de kuruldu ve enerji piyasalarının merkezî planlaması ‘yarım asırlık çetin bir alternatif-enerji arayışı’ boyunca ilerlemiş, petrol hidrokarbonlarını sübvansiyonlar, uygun krediler ve devlet dayatmaları doğrultusunda daha düşük alternatiflerle değiştirmeye yönelik çok pahalı ve son derece yıkıcı bir misyonla sonuçlanmıştır.” Almanya, “petrol hidrokarbonlarını niteliksiz alternatiflerle değiştirmeye yönelik yıkıcı misyonun” son kurbanıdır. Dolayısıyla, karşı karşıya oldukları enerji krizi aslında itibari para ve politik sistemden kaynaklanmaktadır. Çünkü fiat politikaları Almanya’yı “net sıfır” ve diğer saçma politikalara doğru itmektedir. Petrol, doğalgaz ve nükleere sermaye akışı kısıtlanırken, güvenilmez sürdürülemez enerji için sermaye tahsisinin kapıları ardına kadar açılmıştır.
Almanya’da yaşanan fiat krizinin henüz görülmemiş ciddi sonuçları olacaktır. Almanya’nın birçok endüstriyel sektörünü durdurması ve enerjiyi tayınlamak zorunda kalması olasıdır. Böyle giderse 2023 sonunda pek çok insan ısınma masraflarını karşılayamayacaktır. Özellikle de iş yerlerinin kapanması nedeniyle daha fazla insan işten çıkarıldıktan sonra... Bu insanlar kışın şiddetine bağlı olarak donma riski altındadır. Bu durum sadece Almanları etkilemekle de kalmıyor. Almanya’nın üretimi durduracak raddeye gelip kapanmasının ne gibi sıkıntılara yol açacağı henüz belli değil ancak dünyanın giderek birbirine entegre olduğu bir çağda bunun sonuçları da kuşkusuz devasa olacaktır. Enerji fiyatları her yerde artacaktır ve bu yüksek fiyatlar gıda fiyatlarının da yükselmesine neden olacaktır. Zira gübre yapmak için doğal gaza ihtiyaç vardır. Tedarik edilemeyen ve satın alınamayan doğal gaz, daha az gübre üretimiyle; daha az gübre de daha az mahsulle sonuçlanacaktır.
Böylece itibari para krizi sadece Almanya’da enerji krizine neden olmakla kalmayıp aynı zamanda küresel çapta bir gıda krizine de neden olacaktır. İtibari para ve onun ekonomik güdüleri çarpıtması, insanlık olarak karşı karşıya olduğumuz büyük bir tehdittir. Bu tehdidi ortadan kaldırmak için yeni bir para sistemine ihtiyacımız var. Ancak şanslıyız ki Amerikan İmparatorluğu ve onun “stakeholder capitalism” modeli güdümündeki taklitçileri bariz çöküş sürecindeyken, biz sağlam paraya sahibiz. Bu sağlam para Floransa, İtalya’da değil, dijital dünyada doğdu ve 2008’deki küresel finans krizinin harabelerinden yükselip herkese sağlam paraya geçme fırsatı sunarak bireylerin finansal egemenliklerini geri kazanmalarını sağladı.
Bitcoin, fiat krizlerini çözer. Gelecekte benzer kaderlerden kaçınmak için yöneticiler tarafından değil, kurallar tarafından yönetilen desentralize bir para sistemi gereklidir. Merkezî olmaması onu yolsuzluğa, sansürcü ve baskıcı uygulamalara karşı dirençli kılmaktadır. Yolsuzluğa bulaşmış elitler artık kendilerini ve ahbaplarını zenginleştirmek için para basamayacaklardır. Ve artık sözde birlik organizasyonlarının dayattığı Environmental, Social, and Governance (ESG) puanlaması gibi yollarla sermaye tahsisini kontrol altına alıp sansürleyemeyeceklerdir. Böylece sermaye, elitleri memnun edecek kullanım alanlarına değil, en doğru ve en verimli kullanım alanlarına akacaktır.
Kısacası, Almanya’nın enerji krizi bir itibari para krizidir ve bu, çığ gibi büyüyerek enerji krizinden gıda krizine dönüşebilir. Bunca kriz olasılığının ortasında itibari para kadar yaygın bir saçmalık da itibari paranın insanlık için en büyük tehdit olmasına karşın sürekli kapitalizmle karıştırılıyor olmasıdır. İnsanların anti-fiat hareketinin bir parçası olmak yerine anti-kapitalizm hareketinin bir parçası olmayı daha cazip bulduklarını anlamak oldukça güçtür. Bu meseleler ve eleştirileri yeni de değil, bilhassa döngüsel bir yıkım içerisindeyiz ve kapitalizmin, yani düşük zaman tercihli kişilerin gönüllü mübadele ve işbirliğine dayalı hür ve barışçıl piyasa sisteminin, temellerini atıp şahlandırdığı insan medeniyeti hep bir avuç ahmak merkezî komutacı elit tarafından yıkıma sürükleniyor.
İtibari para, tarihin her döneminde büyük eşitsizliklere, finansal krizlere ve savaşlara neden olmuştur. Ancak paranın kendisi iyi ya da kötü değildir. Para sadece değer biriktirmek, değer mübadelesi yapmak ve birim ölçmek için kullanılan bir araçtır. Para, medeniyetin temel katmanıdır. İnsan eylemleri için temel güdü ve teşvik sistemidir. İtibari para ile ilgili sorun ise kolayca yozlaştırılabilir olmasıdır. Yaratılmasında hiçbir kısıtlama yoktur ve kuralları (para politikası) sürekli değişerek bürokratik asalaklığa olanak tanır. İtibari paranın merkeziyetçiliğe, siyasî itibara ve güvene dayalı yozlaştırılabilirliği ekonomik göstergeleri bozar ve gayriahlâkî davranışları teşvik eder. Bitcoin’in mucidi Satoshi Nakamoto’nun da dediği gibi, “Geleneksel para biriminin temel sorunu, işlemesi için muhtaç olduğu tüm o güvendir. Merkez bankasına para biriminin değerini düşürmeyeceği konusunda güvenilmesi gerekir, ancak itibari para birimlerinin tarihi bu güvenin ihlal edilmesiyle doludur.”
Toparlamak gerekirse, fiat standardının selefi olan altın standardı, altının kıtlığı nedeniyle daha sağlam bir sistemdi. Altın arzını arttırmak zaman ve sermaye ile kısıtlıydı. Madenleri bulma ve keşfetme, metali çıkarma ve rafine etme süreci, insanın arzı şişirme yeteneğini engelliyordu. Ancak, altın ve gümüş de tağşiş edilerek, yani ayarıyla oynanarak bozuldu. Tağşiş (debasement) metallerin eritilmesi ve daha düşük değerli metal içerikli şekilde yeniden tedavüle sokulması anlamına geliyordu. Ancak itibari para ile bu yolsuzluğun maliyeti de azaldı. Bankacılar ve devletler bir tuşa basarak itibari para yaratabilir oldular. Birisi daha fazla para yaratabiliyorsa, bunu yapacağını neredeyse garanti edebiliriz. Bugün para karşılıksız olarak yaratılabiliyor. Pek çok kişinin zararına birkaç kişiyi zenginleştiriyor. İnsanın yozlaşabilirliği nihayetinde itibari paranın temel nedenidir. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde, 1971’de Bretton Woods’a uygulanan Nixon şokundan bu yana “karşılıksız para” toplumu büyük ölçüde yozlaştırmıştır. Para basanlara en yakın olanlar ise bundan muazzam fayda sağlamıştır. İtibari paranın yozlaşması, yani para arzını genişletme yeteneği, ekonomide âni yükseliş ve çöküş döngüleri yaratarak nihayetinde krizlere ve zenginliğin itibari elitlere transferine yol açmaktadır. Buna ek olarak, para yozlaştığı ve iktisadî değer yaratmak kaygısıyla değil de siyasî kaygılarla aktığı için, insanlar da topluma sıfır değer katarak geçimlerini sağlamaktadır.
“İtibari para, ekonomik ödülü giderek ekonomik üretkenlikten uzaklaştırıyor ve bunun yerine politik biata dayandırıyor.” demiştir Saifedean Ammous.
Bugün karşı karşıya olduğumuz sorunları çözmek için bozulamaz paraya ihtiyacımız var. Bitcoin, medeniyete dürüstlüğü ve tutarlılığı geri kazandıran bir para sistemidir. Değişmez, öngörülebilir ve şeffaf olan sabit bir arza ve parasal ilkeye sahip, bozulmaz bir paradır; kimsenin kendi çıkarları için manipüle edemeyeceği, herkesin görebildiği ve anlayabildiği dürüst bir hesap defteridir. Bitcoin’in her yeni ihracı önceden belirlenmiştir ve bu durum değiştirilemez. Sadece 21 milyon Bitcoin olacaktır. Hiçbir kişi ya da kurum arzı manipüle ederek kendisini zenginleştiremez. Saifedean Ammous’un Fiat Standardı’nda yazdığı gibi, “Bitcoin girdi olarak elektrik ve bilgisayar donanımını alıp enflasyondan ve yolsuzluk manipülasyonundan korunan tasarruflar üretir.” Bitcoin’in bozulamazlığı, bozuk ve çürük itibari sistemin yarattığı insan ıstırabını sona erdirir.
Ve son kez tekrar etmek gerekirse, itibari parayı bozguna uğratmanın tek yolu sağlam paradır. Bu nedenle, gelişip güçlenmek için yozlaşmış yönetici sınıfın kontrolünden kurtulan ve politikacıların keyfine göre basılamayacağı için tüm tasarruf sahiplerinin emeğinin değerini düşüremeyen paraya, yani Bitcoin’e ihtiyacımız var. Bitcoin küresel totalitarizme atılan bir yumruk niteliğindedir. Fiat sistemin yarattığı insan ıstırabını durdurabilecek bu sağlam parasal teknoloji, toplumsal hastalıklara, büyük servet eşitsizliğine ve bugün var olan ayrışmaya tek çaredir. Bitcoin, merkez bankaları tarafından gerçekleştirilen zaman hırsızlığına karşı barışçıl bir silahtır. Saifedean Ammous’nun Fiat Standardı’nda yazdığı gibi, “Bitcoin, itibari parayı yok edebilecek bir tehditten ziyade, itibari paranın barışçıl bir şekilde ortadan kaybolmasını sağlayan zarif bir teknolojik çözüm olabilir.”
Bitcoin, Amerikan Dolar İmparatorluğu’nun batan gemisinden ve çökmekte olan fiat filosundan bizi çekip çıkaracak bir amfibik cankurtarandır. İtibari para birimlerinin değer kaybetme hızı arttıkça, sistemin çöküşü ve Bitcoin’in fiyat artışı da hızlanacaktır. İnsanlar kıt mal ve varlıklar için itibari para biriminden kaçtıkça, Bitcoin’in mutlak kıtlığı her şeyin üzerinde tercih edilecektir. Bitcoin standardını benimsemek, önümüzdeki çalkantılı ve zor zamanlarda hayatınızın birikimlerini koruyacaktır. Bitcoin, binlerce Floransa’dan oluşan huzurlu ve müreffeh bir geleceğe barışçıl bir geçiştir.
Potsdam'dan bildiriyom. Yazıdaki durumdan daha bok herşey. Yetişkin olmayı iple çekiyordum küçükken. Şimdiyse çocukluğumdaki küçük ama huzurlu hayatı köpek gibi özlüyom.