Taiki Murai & Gunther Schnabl - 02.04.2022
Son dönemde, ABD ve Avro bölgesi gibi birçok sanayileşmiş ülkede yüksek ve daha da yükselen enflasyon yaşanırken, Japonya ve İsviçre’de enflasyon düşük kalmıştır. Şubat 2022’de enflasyon Avro bölgesinde %5,9’a, ABD’de %7,9’a ulaşırken, Japonya ve İsviçre’de sırasıyla %1,0 ve %2,2 olarak kaydedilmiştir. Milenyumun başından bu yana, yıllık ortalama enflasyon Avro bölgesinde %1,7 ve ABD’de %2,2 iken Japonya’da %0,1 ve İsviçre’de %0,4 olmuştur. Peki bu iki düşük enflasyonlu ülkedeki olağanüstü düşük enflasyon oranlarının nedeni nedir? Bunun üç nedeni var.
İlk olarak, 1980’lerin başından bu yana ABD faiz oranları kademeli olarak düşerken, Japonya ve İsviçre faiz oranlarını ABD faiz oranlarının altında tutmuştur. 1980 yılından bu yana, Japonya’nın 10 yıllık devlet tahvillerinin ortalama getirisi, ABD’nin 10 yıllık devlet tahvillerinin getirisinden yaklaşık 2,8 puan daha düşük olmuştur (bkz. Şekil 1, soldaki grafik). Uluslararası sermaye için güvenli bir liman olarak kabul edilen İsviçre’de de durum benzerdir (bkz. Şekil 1, sağdaki grafik). Her iki ülkede de giderek genişleyen para politikaları yüksek enflasyon öngörmekteydi; ancak bu gerçekleşmedi çünkü yurtiçi para arzındaki ciddi genişleme yurtiçi ekonomi tarafından kısmen absorbe edilebildi.
Şekil 1: On Yıllık Devlet Tahvili Getirileri, ABD Karşısında Japonya ve İsviçre
Kaynak: Refinitiv
Japonya ve İsviçre’deki düşük faiz oranları yabancı sermaye girişlerini frenlemiş ve sermayenin ülkeden çıkışını hızlandırmıştır. Japonya’nın net sermaye çıkışları 1980’den bu yana yılda ortalama gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYİH) %2,5’ine ulaşırken, İsviçre’ninki GSYİH’nin %8,4’üne kadar tırmanmıştır. Japonya Merkez Bankası’na kıyasla İsviçre Merkez Bankası, Avro satın almak (ve İsviçre Frangı satmak) suretiyle Frank’ın yükselişine direnerek sermaye ihracında daha aktif ve doğrudan bir rol üstlenmiştir. Sürekli sermaye çıkışı her iki ülkede de satın alma gücünü zayıflatarak yurtiçi fiyat baskılarını azaltmıştır. Bu durum, her iki ülkede ABD’ye kıyasla daha yavaş artan mal ve emlak fiyatları için de geçerlidir.
İkinci olarak, sözde açık faiz oranı paritesi doğrultusunda, Japonya ve İsviçre’deki düşük faiz oranlarına, Japon Yeni ve İsviçre Frangı’nın (Latsos ve Schnabl, 2018) ABD doları karşısında 1980’den bu yana yılda ortalama %1,4 (Yen) ve %1,0 (Frank) değer kazanması eşlik etmiştir. Her iki para birimi için de değerlenme beklentileri, sürekli net sermaye çıkışlarının Japonya ve İsviçre’nin net dış varlıklarını kademeli olarak artırması nedeniyle ortaya çıkmıştır (bkz. Şekil 2 ve Japonya hakkında McKinnon ve Schnabl, 2006). 2020 sonunda Japonya’nın net dış varlıkları 3,44 trilyon dolar (GSYİH’nin yaklaşık %68’i), İsviçre’ninki ise 867 milyar dolardı (GSYİH’nin yaklaşık %115’i). Bu yabancı varlıkların ülkelerine geri gönderilmesi durumunda Japon Yeni ve İsviçre Frangı güçlü bir değerlenme baskısı altına girecektir.
Şekil 2: Japonya ve İsviçre Net Sermaye İhracatı ve Net Yabancı Varlıklar
Kaynak: Uluslararası Para Fonu
Üçüncü olarak, değerlenme baskısı büyüme ve fiyat baskılarını azalttığı için aşağı yönlü bir ücret-fiyat sarmalı ortaya çıkmıştır. Para birimindeki değerlenmeler ithal malların fiyatlarını düşürmüş ve ihraç edilen malları yurtdışında pahalı hâle getirmiştir. Bu durum Japonya ve İsviçre’deki hem iç hem de dış pazar odaklı şirketleri fiyatlarını düşük tutmaya zorlamıştır. Maliyetleri kontrol altında tutma ihtiyacı ile birlikte maaş artışı da dizginlenmiştir. Japonya ve İsviçre’deki işçi ücretlerinin uluslararası standartlara göre nispeten yüksek olması, bu ülkelerdeki ücret kısıtlamasını diğer ülkelere kıyasla kolaylaştırmış olabilir.
Ancak, Japonya ve İsviçre’de diğer ülkelere kıyasla kısıtlayıcı ücret ve fiyat politikaları reel döviz kurunu, yani göreli ücret (ve fiyat) değişikliklerine göre ayarlanmış nominal döviz kurunu düşük değerde tutmuştur. Japon Yeni ve İsviçre Frangı’nın ABD Doları karşısındaki reel devalüasyonu, 1980’den bu yana göreli ücret ayarlaması açısından yılda ortalama %1,4 ve %0,7 (göreli fiyat ayarlaması açısından yılda ortalama %0,7 ve %0,4) olmuş ve ithalatı azaltıp ihracatı desteklemiştir. Japonya ve İsviçre böylece nominal döviz kuru değerlenmesini yabancı muadillerine kıyasla düşük ücret ve fiyat artışıyla dengelemişlerdir (bkz. Şekil 3). Bu durum yabancı ürünlere yönelik iç talebi sınırlarken İsviçre ve Japon ürünlerine yönelik dış talebi devam ettirmiş, bu da iki ülkenin sürekli cari fazla vermesini açıklamıştır (bkz. Şekil 2).
Şekil 3: Nominal ve Reel Döviz Kurları, ABD Doları Karşısında Japon Yeni ve İsviçre Frangı
Kaynak: Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Teşkilatı, Sağlık, Çalışma ve Refah Bakanlığı (Japonya), Federal İstatistik Ofisi (İsviçre), ABD Çalışma İstatistikleri Bürosu.
Not: Reel döviz kuru tüketici fiyat enflasyonuna göre ayarlanmıştır. Artış (azalış), Japon Yeni ve İsviçre Frangı’nın ABD Doları karşısında değer kaybettiğini (değer kazandığını) göstermektedir.
Düşük enflasyon oranları, Japonya ve İsviçre vatandaşlarının satın alma gücünün zaman içinde diğer ülke vatandaşlarına göre arttığı anlamına mı geliyor? Cevap “hayır” gibi görünüyor. Sonuçta, her iki ülkedeki reel faiz oranı ve reel ücret artışı, Japonya ve İsviçre’nin sermaye ihracatının en önemli alıcısı olarak kabul edilebilecek ABD’dekinden daha düşük olmuştur. On yıllık devlet tahvillerinin 1980’den bu yana ortalama reel getirisi hem Japonya hem de İsviçre’de %2,9 iken ABD’de %5,5 olmuştur (bkz. Şekil 4, soldaki grafik).
Benzer şekilde, 1980’den bu yana yıllık ortalama reel ücret artışı ABD’de %0,9 iken Japonya’da %0,3 ve İsviçre’de %0,6 olmuştur (bkz. Şekil 4, sağdaki grafik). Bu açıdan bakıldığında, Japonya ve İsviçre’deki vatandaşlar olağanüstü düşük tüketici fiyat enflasyonundan gerçekten faydalanmamıştır. Daha ziyade, ABD’deki tüketiciler, kısmen Japonya ve İsviçre’den gelen sermaye girişlerinden kaynaklanabilecek, artan satın alma gücü seviyesinden faydalanmış görünmektedir.
コメント