top of page

Pennsylvania’nın Anarşist Deneyi

“Kutsal Deney”: Pennsylvania’nın Kuruluşu, 1681-1690


Murray N. Rothbard - 01.01.1975

Stirnerci hayvanla tokalaştıktan sonra haklı olarak elini yıkayan köpek

Amerika’nın uçsuz bucaksız topraklarında gerçek bir Quaker kolonisi kurmayı tasarlayan William Penn, “Kutsal bir deney... uluslara örnek olsun” diyerek yola çıkmıştı.


Kraliyet’in, babası Amiral Sir William Penn’e kredi ve birikmiş maaş ödemeleri için 16.000 pound gibi büyük bir meblağ borçlu olması, Penn’e böyle bir koloni kurma maceralarında yardımcı oldu. Mart 1681’de Kral, bu eski borçların silinmesi karşılığında amiralin varisi genç William’a Delaware Nehri’nin batısında ve Maryland sınırının kuzeyindeki toprakların mülkiyetini vermeyi kabul etti. Bu topraklar Pennsylvania olarak adlandırılacaktı. Penn, Kral ve Saray’ın diğer üst düzey yetkilileriyle olan dostluğu sayesinde bu arazinin mülkiyetini elde etmede büyük yardım gördü.


Mülkiyet anlaşması, yüzyılın başlarında verilen sömürge anlaşmaları kadar mutlak değildi. Mülk sahibi ancak özgür insanlardan oluşan bir meclisin tavsiyesi ve rızasıyla yönetmeye yetkiliydi ki bu da Penn için oldukça tatmin edici bir hükümdü. Özel Danışma Konseyi Pennsylvania’nın eylemlerini veto edebilir ve Kraliyet elbette kolonideki davaların temyiz başvurularını işleme koyabilirdi. Denizcilik Yasaları da uygulanmak zorundaydı ve İngiltere’nin Pennsylvania’da vergilendirme yapabileceğini ima eden muğlak bir hüküm vardı.



Penn anlaşmanın gerçekleştiğini duyar duymaz kuzeni William Markham’ı Pennsylvania’ya vali yardımcısı olarak gönderdi. Markham, Delaware’in batı yakasında yaşayan beşyüz kadar İsveçli ve Hollandalıyı yeni anlaşma hakkında bilgilendirdi. Sonbaharda Markham’ın yerini dört komisyon üyesi aldı ve 1682 başlarında da Thomas Holme onların yerini alarak vali yardımcısı oldu.


Mayıs ayında William Penn “Hükümet Çerçevesi” belgesini koloninin anayasası hâline getirdi. Hükümet Çerçevesi düzeltilip geliştirildi ve Özgürlükler Tüzüğü olarak da adlandırılan 1683 tarihli İkinci Çerçeve meydana geldi. Çerçeve ilk olarak tüm teistler için tam bir din özgürlüğü öngörüyordu. Hiçbir dinin zorunlu kılınması söz konusu değildi. Quakerların inanç özgürlüğü ideali hayata geçirildi. Ancak kamu görevlerine sadece Hristiyanlar seçilebilecekti; daha sonra Kraliyet’in ısrarıyla Katolikler kolonideki resmî görevlerden men edildi.


Çerçeve dâhilinde belirlenecek hükümet, mülk sahibi olan bir vali, yürütme ve yüksek yargı işlevlerini yerine getiren seçilmiş bir Konsey ve serbest mülk sahipleri tarafından seçilen bir Meclis’ten oluşuyordu. Alt mahkemelerin yargıçları vali tarafından atanacaktı. Ancak Meclis, diğer kolonilerde olduğu gibi, tek vergi toplama yetkisine sahip olsa da, yetkileri başka yerlerdeki meclislere göre daha kısıtlıydı. Sadece Konsey yasa çıkarabilirdi ve Meclis, Konsey’in önerilerini onaylamak ya da veto etmekle sınırlıydı.



William Penn yeni koloniyi kurmak için 1682 sonbaharında Amerika’ya geldi. Dük Yasaları’nın geçici olarak yürürlükte olacağını duyurdu ve ardından Aralık ayı için bir Meclis çağrısında bulundu. Meclis’te sadece Pennsylvania’nın üç ilçesinin değil, aynı zamanda Delaware’in üç alt ilçesinin temsilcileri de yer aldı. Çünkü Delaware -ya da New Castle ve Delaware Körfezi’nin batı kıyısındaki aşağı ilçeler- Ağustos ayında York Dükü’nden alınmıştı. Penn’in Delaware üzerinde hükümet işlevlerini yerine getirme konusundaki yasal yetkisi şüpheli olsa da, bunu cesaretle sürdürdü. William Penn artık Delaware Nehri’nin batı yakasının tamamına sahipti.


Meclis, dinî özgürlük beyannamesini de içeren düzeltilmiş Hükümet Çerçevesi’ni onayladı ve bu yasal düzenleme “Pennsylvania’nın Büyük Yasası”nı oluşturdu. Aşağı Delaware’in üç ilçesi Pennsylvania’dan ayrı olarak tek bir yönetim altına alındı.


Penn, hem dinî (Quakerlar için bir sığınak) hem de ekonomik (kendisi için gelir) nedenlerle mümkün olduğunca hızlı bir şekilde yerleşimi teşvik etmek istiyordu. Penn yeni koloninin erdemlerini Avrupa’nın dört bir yanına duyurdu. Her ne kadar quitrents (derebeyine ödenen ve her türlü görevden muaf tutan kira) dayatmaya ve toprak için satış fiyatı almaya çalışsa da, nihayetinde toprağı çok uygun anlaşmalarla elden çıkardı. Arazi fiyatları ucuzdu. Hizmet süresinin sonunda her hizmetkâra elli dönüm veriliyordu. Koloniye getirilen her hizmetkâr için de elli dönüm veriliyordu. Arazi satışları çoğunlukla orta büyüklükte parseller hâlinde yapılıyordu. Penn çok geçmeden, yüz dönüm başına bir şilin olan quitrents oranının yerleşimcilerden tahsil edilmesinin son derece zor olduğunu fark etti.


Dinî özgürlüğün ve nispeten ucuz arazinin teşvikiyle, yerleşimciler 1682’den itibaren dikkat çekici bir hızda Pennsylvania’ya akın etti. Göçmenlerin çoğu Quaker idi; İngiliz Quakerlara ek olarak Gallerli, İrlandalı ve Alman Quakerlar da geldi. Penn, ileride büyük Philadelphia şehri olarak anılacak olan başkenti kurdu ve eski İsveç yerleşimi Upland’ın adını Chester olarak değiştirdi. Francis Daniel Pastorius önderliğindeki Alman Quakerlar Germantown’ı kurdu. Quakerların yanı sıra, tam dinî özgürlük vaadinin cazibesine kapılan Alman Lutherciler, Katolikler, Mennonitler ve Huguenotlar gibi başka gruplar da geldi. Pennsylvania’nın büyümesi son derece hızlı oldu: ilk yıl içinde 3.000 göçmen geldi; 1684’te Philadelphia’nın nüfusu 2.500, Pennsylvania’nın nüfusu ise 8.000’di. 1683’ün sonunda Philadelphia’da 350’den fazla konut vardı. 1689 yılına gelindiğinde ise Pennsylvania’da 12.000’den fazla insan vardı.


William Penn’in en önemli başarılarından biri, Kızılderililerle dikkate değer bir barış ve adalet modeli oluşturmasıydı. Kasım 1682’de Penn, Philadelphia yakınlarındaki Shackamaxon’da Delaware Kızılderilileri ile barış ve dostluk anlaşmalarının ilkini imzaladı. Quakerların Kızılderililerle yarım yüzyıldan uzun bir süre barışı sürdürme başarısı küçümsenmiştir; bazıları bunun sadece vahşi ama İngiliz yanlısı Iroquois tarafından sürekli sindirilmiş olan ılımlı Delaware Kızılderilileri için geçerli olduğunu savunmuştur. Ancak bu kesinlikle hikâyenin sadece bir kısmını açıklamaktadır. Çünkü Quakerlar sadece Kızılderililerden gönüllü olarak toprak satın almakta ısrar etmekle kalmadılar; aynı zamanda Kızılderililere herkes kadar saygı ve haysiyeti hak eden insanlar olarak davrandılar. Nitekim onlara dürüstlük, dostluk ve tarafsız adaletle muamele edilmesini hak ediyorlardı. Sonuç olarak, Quakerlar da aynı şekilde muamele gördüler. Kızılderililer tarafından hiçbir zaman bir damla Quaker kanı dökülmedi. İki halk arasındaki karşılıklı güven o kadar güçlüydü ki, Quaker çiftçiler çocuklarını hiç tereddüt etmeden Kızılderililere emanet ediyorlardı. Başlangıçta da yasalar, bir Kızılderili bir yargılamaya dâhil olduğunda, jürinin altı beyaz ve altı Kızılderili’den oluşmasını öngörüyordu.


Voltaire, Quaker’ların bu başarısı karşısında coşkuya kapılarak, Shackamaxon anlaşmasının “Kızılderililer ve Hristiyanlar arasında asla üzerine yemin edilmeyen ve de asla bozulmayan tek anlaşma” olduğunu esprili ve zekice yazmıştır. Kızılderililer açısından Voltaire şöyle devam ediyordu: “Herkesin ‘sen’ diye hitap ettiği ve herkesin şapkasını başından indirmeden sohbet ettiği bir hükümdar [William Penn] görmek; rahiplerin olmadığı bir hükümet, silahsız bir halk, yargıç kadar eşdeğer yurttaşlar ve kıskançlığı olmayan komşulara tanık olmak gerçekten de yeni bir manzaraydı” Meclis’in ilk yasalarının diğer özellikleri de tiyatro, sarhoşluk gibi şeyleri yasaklayan Püriten yasalardı.


Daha liberal bir yaklaşımla, yemin gerekmiyordu ve ölüm cezası sadece cinayet suçuna uygulanıyordu. Ceza, reform amacına yönelik olarak ele alınıyordu. Feodal ilk oğul kuralı (primogeniture) kaldırılmıştı. Adaleti daha etkin ve enformel kılmak için hükümet, anlaşmazlıklarda karar vermek üzere her bölgeye üç hakem atamayı taahhüt etti. Ancak Quakerlar, askerî güç konusunda ne yapılacağı sorununu pek de tatmin edici olmayan bir şekilde geçiştirdiler. Silah taşımaya karşı Quaker ilkesini ihlal etmemek için, Dostlar (Quakerların diğer adıdır), milis kuvvetlerinde görev almayı reddettiler, ancak yine de eyalette bir milis kuvveti bulundurdular ve komutaya Quaker olmayan yetkililer atandı. Ne de olsa ordular bir tür kötülüktür, dolayısıyla bu kötülüğü destekleyen vergi ve yasaları desteklemek de o kötülüğe hizmet etmektir ve bu nedenle de hoş görülmemelidir.


Hükümeti eleştirirken ifade özgürlüğü konusunda ise ne yazık ki, kötü niyetli herhangi bir şeyin, valinin hoşnutsuzluğunu uyandıracak herhangi bir şeyin ya da hükümeti yıkmaya yönelik herhangi bir şeyin yazılmasını ya da söylenmesini yasaklayan yasalar çıkarıldı.


Pennsylvania’da vergi yükü son derece hafifti. Tek vergi yasası 1683 yılında çıkarıldı; bu yasayla likör ve elma şarabına küçük bir vergi, mallara genel bir vergi, post ve kürklere de ihracat vergisi konuldu. Ancak Vali Penn yerleşimcileri teşvik etmek için tüm vergileri bir yıllığına kaldırdı. Ancak 1684’te, William Penn’in kişisel kullanımı için ithalat ve diğer vergileri artıran bir başka tasarı masaya yatırıldı; bunun üzerine Pennsylvania’nın ileri gelenlerinden bir grup, ticareti sekteye uğratacak vergiler olmazsa koloninin çok daha hızlı gelişeceğini belirtti. Bu kişiler, vergi tasarısı geri çekilirse Penn’e hediye olarak beş yüz pound toplayacaklarına dair kahramanca söz verdiler. Vergi tasarısı düştü, ama beklenen paranın tamamı toplanamadı.


Tahmin edilebileceği gibi, Pennsylvania’daki ilk siyasî anlaşmazlık, Çerçeve’nin Meclis’i Konsey tarafından başlatılan tasarıları onaylamakla sınırlayan ilginç hükümlerine karşı bir protesto olarak ortaya çıktı. 1683 baharında, birkaç meclis üyesi Meclis’e yasa çıkarma yetkisi verilmesini talep etti. Penn’e bağlı olanlardan bazıları bu talebi “Penn’in halka yaptığı iyiliğe nankörlük etmek” şeklinde değerlendirerek tepki gösterdi. Meclis, valiye kendi üzerlerinde veto yetkisi verilmesine de karşı çıktı. Meclis’teki Quaker olmayan unsurların vali ve Konsey tarafından üstlenilen büyük yetkileri eleştirme konusunda özellikle aktif olduklarına dair göstergeler vardır. Penn’e karşı yeni başlayan muhalefetin liderlerinden biri, 1684 yılında Meclis Başkanı olan Quaker olmayan Nicholas More’du. Ve görünüşe göre Quaker olmayan Anthony Weston, “bu hükümete ve otoriteye karşı küstahlığı ve saygısızlığı” nedeniyle üç gün üst üste halka açık alanda kırbaçlandı.


Yeni koloniyi ve hükümetini kurduktan ve ülkesinde Quakerlara yönelik zulmün yeniden başladığını duyduktan sonra William Penn 1684 sonbaharında İngiltere’ye döndü. Çok geçmeden Kraliyet’in muazzam hibesinden elde edeceği büyük mülkiyet geliri beklentilerinin boşa çıktığını gördü. Mücadele içindeki genç Pennsylvania kolonisinin halkı özgürlük ilkelerini Penn’in izin verdiğinin çok ötesine taşıdı. Pennsylvania’nın özgür halkı vergiler için oy kullanmayacak ve feodal derebeyi olarak Penn’e vergi ödemeyecekti. Sonuç olarak Penn’in Pennsylvania’yı yönetirken verdiği açıklar büyük oldu ve serveti giderek azaldı. 1685’in sonlarında Penn, başkalarının kireç ocağı açmasını engellemek amacıyla kendi verdiği kireç üretimi tekelini korumak için yetkililere güç kullanmalarını emretti.


Kiralara gelince, Penn yerleşimi teşvik etmek için 1685’e kadar bir borç erteleme hakkı (moratoryum) tanımıştı. Halk ödemenin bir yıl daha ertelenmesinde ısrar etti ve Penn’in yasal işlem tehdidi sonuçsuz kaldı. Penn özellikle Pensilvanya’daki temsilcilerinin halk üzerinde yeterli gayretle vergi baskısı kuramamasından dolayı mağdur olmuştu. Muhtemelen Pennsylvania’nın vergiden muaf havası onları etkilemişti. Penn’in 1686 sonbaharında yakındığı gibi: “En büyük hata, oradaki görevlilerin halkın gözünde şu ya da bu şekilde otoritelerini kaybetmeleri ve sonra da fiziksel güçleriyle çok az şey yapabilmeleridir.”


Penn 1684’te İngiltere’ye döndükten sonra, koloninin yönetimini fiilen Konsey devraldı. Konsey tüm yürütme yetkilerini üstlendi ve atanmak yerine seçildiği için bu durum Pennsylvania’yı neredeyse kendi kendini yöneten bir koloni olarak bıraktı. Gallerli bir Quaker olan Thomas Lloyd, Penn tarafından Konsey’in başkanı olarak atanmış olsa da, başkanın neredeyse hiçbir yetkisi yoktu ve kendi başına karar veremiyordu. Konsey çok seyrek toplandığından ve bu geçici süre zarfında hiçbir yetkilinin harekete geçme yetkisi olmadığından, bu dönem boyunca Pennsylvania’da neredeyse hiç hükümet yoktu ve bu deneyimden zarar görmemiş gibi görünüyordu. 1684’ün sonlarından 1688’in sonlarına kadar olan dönem boyunca, Ekim 1684’ün sonundan Mart 1685’in sonuna kadar hiçbir Konsey toplantısı yapılmadı; aynı şekilde Kasım 1686’dan Mart 1687’ye kadar hiçbir toplantı yapılmadı ve Mayıs 1687’den 1688’in sonlarına kadar da neredeyse hiçbir toplantı yapılmadı. Evvela meclis üyelerinin yapacak çok az işi vardı. Bürokratlardan ziyade özel vatandaşlar oldukları ve meclis üyeleri olarak maaş almadıkları için, ilgilenmeleri gereken kendilerine ait zor durumdaki işletmeleri vardı. Bu koşullar altında siyaset işleriyle uğraşmaya hiç hevesleri yoktu. Yasalar meclis üyelerine küçük bir ödeme yapılmasını öngörüyordu, ancak tipik olarak bu bütçeyi halktan çıkarmanın neredeyse imkânsız olduğu görüldü.


Peki ya 1684-88 yılları arasında koloni çapında bir hükümet yoksa, yerel memurlar ne olacaktı? Çağlar boyunca pek çok insanın hayatta kalması için hayati önem taşıdığını düşündüğü devletin varlığını sürdürdüğüne dair bu kanıtı sağlamak için etrafta değiller miydi? Cevap hayır. Alt mahkemeler yılda sadece birkaç gün toplanıyordu ve ilçe yetkilileri de yine yasaları uygulamak için çok az zaman ayıran özel vatandaşlardı. Hayır, gerçekle yüzleşmek gerekirse Pennsylvania’nın yeni ama oldukça büyük kolonisi dört yılın büyük bir kısmını fiilî bir bireysel anarşizm koşullarında yaşadı ve bu deneyimden hiç de kötü bir şekilde etkilenmedi. Dahası, Meclis 1686’dan sonra hiçbir yasa geçirmedi, çünkü yetkilerinin artırılması ve yasaları değiştirmek yerine yalnızca yasaların iptali ve reddedilmesi yönünde sürekli bir mücadeleye girişti.


1685’te William Dyer’ın Kraliyet gümrüklerinin vergi tahsildarı olmasıyla bir parça hükümet geldi. Ancak William Penn’in Dyer ile işbirliği için yaptığı ısrarlı çağrılara rağmen, Pennsylvania halkı Kraliyet Denizcilik Yasaları’ndan pervasızca ve düzenli olarak kaçınarak fiilî anarşizmlerinde ısrar ettiler.


William Penn, “kutsal deneyinin” elinden kayıp gittiği, yeni ve şaşırtıcı bir hâl aldığı yönünde güçlü ve belirgin bir izlenime sahipti. Penn, kendi emirlerine sessizce tâbi olacağını ve kendisine iyi bir kazanç sağlayacağını düşündüğü bir koloni kurmuştu. Quakerlar için müreffeh bir sığınak sağlayarak, karşılığında zenginlik ve gücün ödüllerini bekliyordu. Bunun yerine kendini ikisinden de yoksun buldu. Özgür ve bağımsız fikirli Pennsylvania sakinlerinden vergi toplayamayan Penn, koloninin zarif bir şekilde tam bir anarşizme, yani vergisiz ve neredeyse devletsiz büyüyen ve gelişen bir ülkeye doğru ilerlediğini gördü. Penn, Pennsylvania’yı eski düzenin bildik kalıbına geri döndürmeye kararlıydı. Bu doğrultuda, Şubat 1687’de “sanki bizzat kendisi oradaymış gibi yasaların uygulanmasında faaliyet gösterecek, yapılanları onaylamak ve kendisine tanınmış pay ve avantajları saklı tutmak üzere” eyalet komiser yardımcıları atadı. Atamaların bir diğer amacının da “her şeyin iyi bir düzende tutulması için hükümetin onursal ve yönetici kısmının daha sürekli ikamet etmesi” olduğunu ekledi. Böylece Penn, Quaker olan ve olmayan koloninin önde gelen vatandaşlarından beş komiser atadı ve onlara yasaları uygulamalarını emretti.


Koloniciler bariz bir şekilde anarşizmlerinden memnundular ve komisyona karşı şiddet içermeyen kurnazca bir direnişe giriştiler. Aslında, komisyona neredeyse hiç aldırış etmediler. Komisyondan Konsey tutanaklarında bile bahsedilmeden bir yıl geçti. Komisyonla ilgili haberler 1687 yazına kadar gecikti ve bu plana karşı protestolar Penn’e akın etti. Hem komisyon üyeleri hem de protestocular, görevlerine devam eden birer yönetimmiş gibi davrandılar. Ancak sonunda Penn şüphelenmeye başladı ve sözde yönetim organından neden hiçbir haber alamadığını sordu.


Meseleleri daha fazla erteleyemeyen isteksiz ve çekingen eyalet komiserleri, atanmalarından bir yıl sonra, Şubat 1688’de göreve başladılar. Üç buçuk yıl süren esaslı anarşizm sona ermişti. Devlet tekrar cennetine dönmüştü; bir kez daha dünyada her şey yolundaydı. Penn, tipik bir şekilde, komisyon üyelerinden halkı kandırmak ve etkilemek için aralarındaki farklılıkları gizlemelerini istedi: “Erdemlerinizi gösterin ama zayıflıklarınızı gizleyin; bu sizi halk arasında korkulur ve saygı duyulur kılacaktır.” Ayrıca komisyon üyelerini Kral’a karşı yükümlülüklerini yerine getirmeye ve hükümeti desteklemek için vergi toplamaya teşvik etti.


Komisyon üyeleri 1688 baharında Meclis’i toplantıya çağırmakla yetindiler ve bu kez Meclis üç yıl sonra ilk kez bazı yasalar kabul etti. Komiserler ve Meclis tarafından sunulan iki önemli yasa tasarısı geyik derisi ihracatını düzenliyor ve bir kez daha hükümeti finanse etmek için fon elde etmek amacıyla ithalattan gümrük vergisi alıyordu, kısacası vergisiz bir koloniye vergi koyuyordu. Vergi tasarısını geçirmek üzere olan Meclis, hükümete bir kez daha kahramanca meydan okudu ve iki tasarıyı da reddetti.


Devlet 1688’in başlarında bir faaliyet telaşıyla yeniden ortaya çıktı, ancak yine de etkisiz kaldı ve hâlâ vergisiz olan koloni hızla anarşizm durumuna geri döndü. Komisyon üyeleri bir türlü görüşemedi ve Konsey bahar toplantısından Aralık ayına kadar sadece bir kez toplandı. Pennsylvania bir kez daha sözde korkunç ve imkânsız olan bir durumla yetiniyordu. Ve bu cennet Aralık 1688’de Penn tarafından atanan yeni bir vali yardımcısının gelişiyle sona erdiğinde, vali yardımcısı “hükümet memurlarını bulmakta zorlandı... Konsey odasını terk edilmiş durumda, toz ve dağınık evraklarla kaplı buldu. Hükümetin çarkları neredeyse durmuştu.”¹


William Penn, Pennsylvania ahalisinin mutlu bir şekilde anarşizme kaydığını ve bu durumun vergileri, quitrents’i ve kendisi için siyasî gücü engellediğini görünce bir vali yardımcısı daha atamaya karar verdi. Ancak saf özgürlüğün tadını almış olan Pennsylvania halkı, neredeyse oybirliğiyle bu özgürlükten vazgeçme konusunda isteksizdi. Eyalet komiserlerinin görevlerine karşı gönülsüz davrandıklarını ve görevlerini yerine getirecekleri varsayıldıktan sonra da neredeyse hiç çalışmadıklarını gözlemlemiştik. Burada kimse başkalarını yönetmek istemiyordu. Bu nedenle Konsey Başkanı Thomas Lloyd vali yardımcısı olarak atanmayı reddetti. Bu noktada Penn, Pennsylvania’daki Quakerları bir devlet kurmaya ikna edemeyeceği sonucuna vardı ve Quaker olmayan sert bir adama, eski bir Püriten askere, Pennsylvania halkından olmayan John Blackwell’e başvurdu.


Blackwell’in çabucak keşfettiği gibi, bir eyalet tamamen ortadan kalktıktan sonra onu yeniden kurmak son derece zor bir iştir. Blackwell, Quakerların uysal ve pasif bir halk olduğu yanılsamasına kapıldıysa da kendisini kötü bir sürpriz bekliyordu. Barışa, özgürlüğe ve bireyciliğe olan bağlılığın hiçbir şekilde tiranlığa pasif bir şekilde boyun eğmek anlamına gelmediğini çok çabuk anlayacaktı. Hatta tam tersi olduğunu görecekti.


Penn, Blackwell’in Eylül 1688’deki atamasını duyururken, birincil görevinin Penn’in quitrents’ini toplamak ve ikincil olarak bir hükümeti yeniden kurmak olduğunu açıkça belirtti. Penn’in Blackwell’e talimat verdiği gibi:


Uysal olanları uysallıkla yönet, yönetilmek istemeyenleri ise otoriteyle yönet.

John Blackwell’in vali yardımcısı olarak ilk karşılanışı, olacakların habercisiydi. New York’a vardığında kendisini karşılayacak birini bulması için önceden haber gönderen Blackwell, oraya vardığında kendisini karşılayacak kimseyi bulamadı. Üç gün boyunca boşuna bekledikten sonra Blackwell tek başına New Jersey’e gitti. Philadelphia’ya 17 Aralık’ta vardığında ne bir refakatçi, ne bir geçit töreni, ne de bir karşılama komitesi buldu. Blackwell’in ne Konsey’i ne de başka bir hükümet yetkilisini bulamadığından bahsetmiştik; üstelik bu, kendisi vardığında Konsey’in toplanmasını emretmesine rağmen gerçekleşmişti. Asık suratlı bir refakatçi ortaya çıktı ve yeni valiyle konuşmayı reddetti. Blackwell boş Konsey odasına vardığında, mahalleden bir grup oğlan çocuğu yuhalamak ve alay etmek için etrafta toplandı.


Thomas Lloyd’un önderliğindeki Quakerlar, şimdi bir devletin kurulması dayatmasına karşı kurnaz ve kararlı bir direniş mücadelesi başlatmışlardı. Thomas Lloyd, Büyük Britanya Mührü’nün sorumlusu olarak, Blackwell’in hiçbir emir ya da komisyonunun Büyük Britanya Mührü ile mühürlenmediği sürece geçerli olmayacağı konusunda ısrar etti. Lloyd, mührü basmayı da reddetti. Edward Channing ve diğer titiz ama fazla hayal gücü olmayan tarihçilerin bu direniş karşısında derin bir şaşkınlık içinde olduklarını görmek komiktir:


Pennsylvania tarihinin bu bölümünü anlamak alışılmadık derecede zordur. Örneğin Thomas Lloyd gibi güçlü ve zeki bir adamın, mal sahibinin makul ve meşru görünen talimatlarına uymayı reddettiğini görüyoruz. Eyaletin büyük mührünün sorumlusu olarak Lloyd, Blackwell’in kendisine sunduğu komisyonlara bu tasdik amblemini koymayı açıkça reddetmiştir.²

Tarihçi Edward Channing’in anlayamadığı şey, Pennsylvania halkının gerçek bir devrimci durumla iştigal olduğu, gelişen devletsiz toplumlarına külfetli bir devletin yeniden dayatılmasını engellemek için azimle mücadele ettikleriydi. Bu nedenle en “makul ve meşru” emirlere bile itaat edilmiyordu, çünkü Pennsylvania halkı birkaç yıldır kimsenin kimseye emir vermediği bir dünyada yaşıyordu.


Lloyd ısrarla büyük mührü teslim etmeyi ya da Blackwell’in herhangi bir belgesini veya atamasını bununla damgalamayı reddetti. Dahası, mahkeme kâtibi ve Thomas’ın uzaktan akrabası olan David Lloyd, yargıçlar öyle emretse bile dava belgelerini Blackwell’e teslim etmeyi kesinlikle reddetti. Bu meydan okuma eylemi nedeniyle Blackwell, David Lloyd’un mahkeme kâtibi olarak hizmet etmeye uygun olmadığını ilan etti ve görevden aldı, ancak Thomas Lloyd, büyük mührün koruyucusu olduğu iddiasıyla David’i derhâl yeniden atadı.


Devrimci bir durum büyüdükçe ve yoğunlaştıkça, oybirliği asla üstün gelemez; ürkek ve basiretsiz olanlar davaya ihanet etmeye başlar. Böylece Lloyd’ların doğrudan isyan eylemlerinden korkan Konsey, şimdi Blackwell’in yanında yer aldı. Blackwell yanlısı kliğin başında, Blackwell’in Philadelphia’daki evinde yaşamasına izin veren Griffith Jones vardı. Jones, “karşı çıkılan Kral’ın otoritesidir ve bana sanki isyan için bir güç toplanıyormuş gibi geliyor” diye uyardı. Konsey üyeleri arasında sadece Arthur Cook, Lloyd’lara ve direniş hareketine sadık kaldı. Blackwell tarafından atanan bir düzine sulh yargıcından dördü açıkça görev yapmayı reddetti.


Blackwell Pennsylvania’daki durumun gerçek yüzünü öğrendiğinde, devlete sadık ruhu anlaşılabilir bir şekilde dehşete kapıldı. Burada Denizcilik Yasaları’nın sürekli ihlaline dayalı gelişen bir ticaret vardı. Burada her şeyden önce vergi yoktu, dolayısıyla bir hükümet kurmak için gerekli bütçe de yoktu. Edwin Bronner’ın belirttiği gibi:


Blackwell, kolonideki kamu kaynaklarının yetersizliğinden üzüntü duyuyordu, bu da Konsey’i çağırmak için bir ulak, bir kapıcı ve İngiltere yasalarını yürürlüğe koymak için gemilerde arama yapacak birini tutmayı imkânsız kılıyordu. Hükümetin işleyişi için vergi toplamak üzere bazı araçlar bulunması gerektiğine inanıyordu.³

Penn’e yazdığı gibi genel görüşü, kolonicilerin aşırı özgürlükten muzdarip olduğuna dair tanıdık devletçi feryattı: “Onlara sunmuş olduğunuz imtiyazlarınızın balından... midelerinin kaldırabileceğinden daha fazlasını yemişler.”


Blackwell 1689’un ilk aylarında Konsey’i her hafta toplanmaya zorlamayı başardı, ancak her ilçenin Philadelphia’da daimî bir meclis üyesi bulundurmaya zorlanması önerisi Konsey tarafından protesto edildi. Arthur Cook, “halkın sürekli katılımın getirdiği yükü kaldıramayacağını” ileri sürerek başarılı bir direnişe önderlik etti.


Blackwell göreve gelmeden önce Konsey’i ve Pennsylvania’yı bir bütün olarak suçlamaya devam ettikçe, Pennsylvania halkının onun devletçilik çağrısına karşı muhalefeti daha da yoğunlaştı. Konsey’de Penn’in bir vali yardımcısı atama yetkisi olmadığını haykıran Samuel Richardson da Arthur Cook’un uzlaşmaz cephesine katıldı. Bu açık meydan okuma nedeniyle Richardson Konsey’den çıkarıldı.


Görüş ayrılıkları Blackwell ve Pennsylvania halkını kutuplaştırmaya devam etti. Sonunda, 2 Nisan 1689’da Blackwell’in Thomas Lloyd’u onbir ağır suç ve kabahatle itham ederek görevden alınması için dava açmasıyla olaylar doruk noktasına ulaştı. (Blackwell, Thomas Lloyd Bucks County’den meclis üyesi seçildiğinde de ona meclis koltuğu vermeyi reddetmişti). Blackwell, Thomas Lloyd’u azletme konuşmasında, Penn’in ve dolayısıyla kendisinin koloni üzerindeki yetkilerinin mutlak olduğunu hayretler içindeki dinleyicilerine haykırdı. Penn yerel mahkemeler kurabilen feodal bir lord idi; ayrıca Penn, Kraliyet’ten aldığı yetkileri halka devredemezdi, sadece kendisi gibi bir vekile devredebilirdi. Blackwell’in teorisine göre Konsey, halkı temsil etmek için değil, William Penn’in iradesinin bir aracı olmak için vardı. Blackwell bu konuşmasını, küstah ve asi muhaliflerine karşı kılıcını kınından çıkarıp kullanmakla tehdit ederek bitirdi.


Blackwell’in mutlak yönetim ilânı artık çatışmayı gerçekten iyice kızıştırmıştı. Şimdi seçenekler daralmıştı: Ya bildik anarşizm ya da Blackwell’in mutlak iktidarı. Bu çatışma karşısında kararsız kalanların Thomas Lloyd’a tam destek vermekten başka seçenekleri yoktu.


Blackwell bunun üzerine Thomas Lloyd, Samuel Richardson ve John Eckly’yi Konsey’den apar topar ihraç etti. 9 Nisan’da, koloninin en yüksek yargı organı olan Konsey, Lloyd’a yönelik suçlamayı tartışırken, Blackwell, Joseph Growdon’ı görevden almakla tehdit etti. Bu noktada Konsey isyan etti ve kendi üyelerini onaylama hakkını talep etti. Usulüne uygun olarak seçilmiş üyeleri olmadan toplanmayı reddeden Konsey daha sonra Blackwell tarafından feshedildi.


Konsey eve dönerken, cesareti kırılan Blackwell, Penn’e istifasını gönderdi, yedi meclis üyesi ise Penn’e vekilinin kendilerini özgürlüklerinden mahrum bırakma girişimini esefle şikâyet etti. Öte yandan Blackwell, Quaker’ların Yeni Ahit’te önceden haber verilmiş olan, “egemenliği küçümseyen ve saygınlıkları kötüleyen” şeytanın casusları olduğuna inanıyordu.


Bu noktadan sonra karar Vali Penn’in elindeydi ve Penn, Quakerlar lehine ve Blackwell aleyhine karar verdi. Yılın geri kalanında Blackwell resmî olarak görevine devam etti, ancak değişiklik yapma ya da yönetimini dayatma konusundaki tüm ilgisini kaybetti. Nisan 1689’dan 1690’ın başlarına kadar görev süresinin dolmasını bekledi. Blackwell, Penn’e “Artık sadece dönüş saatimi bekliyorum” diye yazdı. Quakerlara karşı duyduğu hoşnutsuzluğu da şöyle özetliyordu:


Bu insanlar ne hükümet prensiplerine sahip olabilirler ne de bu konuda bilgilendirilebilirler...


Olağanüstü Bir Başarı

Bu arada Arthur Cook başkanlığındaki Meclis Mayıs ayında toplandı ve üyelerinden birinin tutuklanmasını protesto etme konusunda anlaşmazlığa düştü. Mayıs ayından yıl sonuna kadar Konsey sadece iki kez toplandı. Pennsylvania hızla önceki anarşizm durumuna doğru dönüyordu. William Penn, Konsey’in bir bütün olarak vali yardımcısı olduğu eski sistemi yeniden kurmaya karar vererek bu eğilimi hızlandırmıştı. Pennsylvania’nın önde gelen Quakerlarına bir mektup yazan Penn, Blackwell’i atamakla yaptığı hata için özür dilerken, bunu “hiçbir Dost’un (Quaker’ın) bir valinin makamını üstlenmeyeceği gerekçesiyle” yaptığını hatırlattı.


Ve onlara şöyle seslendi: “Her şeyi sizin ellerinize bırakmayı uygun buldum, böylece hepiniz size duyduğum güveni görebilirsiniz.” Blackwell’in görevden ayrılmasıyla kontrolü yeniden ele alan Konsey, uyuşuk tavırlarına devam etti. Yine Thomas Lloyd tarafından yönetilen Konsey nadiren toplanıyor, neredeyse hiçbir şey yapmıyor ve William Penn’e daha da az şey söylüyordu. Anarşizm Pennsylvania’ya zaferle dönmüştü. Ve nefret edilen Blackwell kliğinden biri olan Kâtip William Markham, William Penn’e biraz mali yardım sağlamak maksadıyla vergi toplanması için bir dilekçe sunduğunda, Konsey bu talebi tamamen görmezden geldi.


Dipnotlar:

1. Edwin B. Bronner, William Penn’s “Holy Experiment” (New York: Temple University Publications, 1962), s. 108. Pennsylvania’daki bu anarşizm dönemini keşfetme başarısı Profesör Bronner’a aittir.

2. Edward Channing, A History of the United States, 6 cilt (New York: Macmillan, 1905-25), 2:125.

3. Bronner, “Holy Experiment”, s. 119.


 

Murray Newton Rothbard, 2 Mart 1926’da New York’ta doğmuş ve 7 Ocak 1995’te aynı şehirde hayatını kaybetmiş bir Amerikan ekonomist, tarihçi, filozof, yazar, hukuk ve siyaset teorisyenidir. Özellikle Anarko-kapitalizm felsefesini harmanladığı Avusturya İktisat Okulu ile ilişkilendirilir. Rothbard, Ludwig von Mises’in en önde gelen öğrencisi olarak Avusturya İktisat Okulu’nun üçüncü jenerasyonunun da başını çekmiş ve Mises’in öğretilerine sadık kalarak, serbest piyasa ekonomisi, bireysel özgürlük ve devletsizlik gibi temel etik ilkelere çok önemli katkılarda bulunmuştur. Rothbard, Mises’in magnum opus’u olan Human Action (İnsan Eylemi) adlı eserindeki fikriyatı genişlettiği 1962 tarihli Man, Economy, and State (İnsan, İktisat ve Devlet) adlı eseriyle Avusturya İktisat Okulu’nun fikirlerini daha geniş kitlelere tanıtmıştır. Bu eserinin içine daha sonra kattığı Power and Market (İktidar ve Piyasa) adlı kapsamlı ek ile Anarko-kapitalizmin felsefî temellerini kurmuştur. Rothbard, bu kitapta, piyasanın her türlü faaliyeti barışçıl ve sorunsuz yönetebileceğini ve devletin müdahalesinin, hatta salt varlığının piyasanın işleyişini bozduğunu savunmuştur. Ayrıca Rothbard, ABD’deki Liberteryen Parti’nin kurucuları arasındaydı ve birçok kesimden insanı etkileyerek liberteryenizme kazandırdı. Ancak, Rothbard’ın felsefesi ve özellikle Anarko-kapitalizm yaklaşımı, eleştirmenleri tarafından radikal ve uygulanamaz olarak nitelendirilmiştir. Yine de Rothbard’ın radikalizmi, onun temel felsefesi olan özgürlükçü düşüncenin sonuçlarından kaynaklanmaktaydı ve özgürlükçü bir düzenin ancak radikal bir şekilde uygulanmasıyla gerçekleşebileceğine inanmaktaydı. En önemli çalışmalarından olan “Anatomy of the State” (“Devletin Anatomisi”) adlı makalesinde de belirttiği üzere devletin özgürlüklere müdahalesini sınırlandırmak için sadece belirli düzenlemeler yapmak yeterli değildi; devletin tamamen ortadan kaldırılması gerekiyordu. Nitekim devletin varlığı bile özgürlükleri sınırlandırmak ve gasp etmek anlamına geliyordu.

Çevirmen: Fırat Kaan Aşkın

Bu yazı, Murray Rothbard’ın beş ciltlik Birleşik Devletler Koloni Dönemi tarih çalışması olan Conceived in Liberty’nin, cilt 1, kısım 5, bölüm 55’teki “‘The Holy Experiment’: The Founding of Pennsylvania, 1681-1690” adlı makalesinin Mises.org tarafından “Pennsylvania’s Anarchist Experiment: 1681-1690” başlığıyla yeniden yayınlanmış hâlinin tercümesidir.
205 görüntüleme0 yorum

Comments


bottom of page