top of page

Türk Usulü

Douglas E. French - 11.10.2022


Wall Street Journal’ın 22 Eylül tarihli haberine göre Türkiye Merkez Bankası’nın gösterge faiz oranını %13’ten %12’ye düşürmesi, kararın ardından Türk lirasının dolar karşısında %0,4 kadar değer kaybederek yeni bir rekor düşük seviyeye gerilemesine neden oldu. Bir ABD doları kısa süre önce 18,3866 liraya alıcı buluyordu.


Prof. Hans-Hermann Hoppe ve Dr. Gülçin Hoppe’nın, bir zamanlar 170.000 olan yaz nüfusunun 700.000’e ulaştığı Ege Denizi’ndeki liman ve sahil kenti Bodrum’da tertipledikleri Mülkiyet ve Özgürlük Cemiyeti’nin (PFS; Property and Freedom Society) on altıncı yıllık buluşmasından bir hafta sonra Başkan Recep Tayyip Erdoğan’ın bankası hamlesini yaptı.


PFS konferansı katılımcılarından biri Bodrum’un hareketli olduğuna dikkat çekerek Cumartesi günkü konuşmacılara şu soruyu yöneltti: (Resmî enflasyon oranı %80’in üzerinde olmasına karşın gerçek enflasyon oranının %170’i bulduğunu kastederek) “Neden Türk usulünü uygulamayalım ki, sokaklarda hiç isyan falan da çıkmıyor?”


Thorsten Polleit, pek de agresif olmayan birkaç yanıttan sonra soruyu soran kişiye sert bir şekilde şu noktayı vurguladı: “Enflasyon sıradan vatandaşı mahveder.” Hükümetin matbaası, bir ülkenin sermayesini yok etmenin yanı sıra bir bireyin ömür boyu biriktirdiği tasarrufları da yok edecektir.


Enflasyondan sorumlu herkes gibi Türkiye’nin diktatörü de suçu başka bir yere atıyor. Erdoğan, kendi para birimindeki sefalet için “internetteki kurgusal döviz kumpaslarını” suçluyor ve sürekli olarak yüksek faiz oranlarının daha yüksek fiyat enflasyonuna neden olduğunu iddia ediyor. Erdoğan’a göre faiz oranları “tüm kötülüklerin anası ve babası”.


Erdoğan’ın işletme veya ekonomi alanında herhangi bir eğitim alıp almadığı şüpheli. Lisedeyken “hatiplik becerileriyle öne çıktı, topluluk önünde konuşma tutkusunu ilerletti ve dinleyiciler önünde başarılı oldu. Bir şiir okuma yarışmasında birincilik kazandı.”


Ömer Usta’nın Türk Usulü tıraşının keyfini süren Doug French ve Stephan Kinsella.

Berber Ömer Akar, bir yandan bu metnin yazarına usta rehber ve çevirmen Caner Jay Baykal aracılığıyla yerinde bir enflasyon raporu sunarken, bir yandan da olmazsa olmaz bir Türk saç kesimi hizmeti verdi.


Ömer’in, Bodrum’un liman bölgesindeki pırıl pırıl temiz dükkânı o Cumartesi sabahı tek kişinin çalıştığı bir işletmeydi. Tezgâhında alışılagelmiş meslek aletlerinin ve ürünlerin hiçbiri yoktu. Çünkü enflasyon hırsızlığın artmasına neden olmuş. Bir saç kesiminin fiyatını iki katına çıkarabilse de giderleri %400 artmış. Örneğin, elektrik faturası bu yıl her ay %10 ila %15 arasında arttı, ta ki geçen ayki %50’lik artışa kadar.


Türk usulü tıraş bir erkek için tam teşekküllü bir keyiftir ki on beş dolar karşılığında da bana bir Kardashian gibi davranıldı, hatta şu anda özel sermaye işinde olan bir Kardashian gibi. ABD’li berberlerin girmekten imtina ettiği yerlerden kıl çekecek sakız renginde ağdayla dolu folyo sarılı minik kabı görmek bile kulaklarımı karıncalandırdı.


Stephan Kinsella özel sermaye işinde olan bir Kardashian gibi şahane hissediyor.

Geçmişte Türk berberlerinin bir çırağı olurmuş, ustanın ardından temizlik yapar, saç yıkar ve diğer görevleri yerine getirirken bir yandan da kendilerini ömür boyu geçindirecek bir mesleği öğrenirlermiş. Ömer bize, hükümetin potansiyel berberleri daha uzun yıllar okula gitmeye zorlamasıyla kimsenin çıraklık işi almadığını söyledi. Ömer de okulu bıraktıktan sonra çırak olarak işe girmişti.


Ömer’in saç kesimi için Bodrum’a gelen Belçikalı bir kamyon şoförü müşterisi bile olmuş. Kendisine çeşitli Avrupa ülkelerinden dükkân açması için teklifler geldiğini ama Bodrum’da kalmayı tercih ettiğini söylüyor. Enflasyonun iş bölümünü yok etmesinin bir örneği olarak, Avrupa’nın diğer bölgelerinde kocaların eşlerini saçlarını kesmeleri için görevlendirmeleri daha risklidir.


Afrodisias’taki antik şehir kalıntılarına giriş fiyatı da bu yıl 24 liradan 70 liraya çıkmış; %192’lik bu fahiş artış, fiyat etiketinin arkası soyulduğunda ortaya çıkıyor. Rehberimiz Baykal, müze girişindeki sağlam görünümlü bir güvenlik görevlisiyle sohbet etti. Güvenlik görevlisi bu yıl toplam %68 maaş zammı aldığını ama sürekli borç içinde yüzdüğünü söyledi. Bir ev almak istiyor ama evin parasını nasıl karşılayabileceğini bilemiyor. Her zaman olduğu gibi, maaşlar hiçbir zaman fiyat enflasyonuna ayak uyduramıyor.



Edward Chancellor, The Price of Time: The Real Story of Interest adlı yeni kitabında, “ABD ucuz kolay parayı benimsediğinde ‘küresel bir para vebası’ ortaya çıkarmış oldu” tespitiyle başlayan hikayesine modern Türkiye’yi de dâhil ediyor.


Chancellor, Erdoğan’ın imparatorluğunun kolay para emlak balonunda dünyanın geri kalanına katıldığını yazıyor. “İstanbul’un önde gelen emlakçılarından biri, emlak piyasasını ‘büyük bir saadet zinciri’ olarak nitelendirmişti.”


Mansion Global için Temmuz ayında kaleme aldığı yazısında India Stoughton, “Knight Frank’in ilk çeyrek Küresel Konut Fiyat Endeksi’ne göre, Türkiye’de konut fiyatları pandeminin başlangıcından bu yana keskin bir artış gösterdi ve Mart ayına kadar olan yılda %110’luk nominal büyüme ile ‘nadir bulunan üç haneli eşiğe girdi’. İstanbul %122 ile daha da yüksek bir nominal büyüme kaydetti.” diye aktardı.


Ancak hemen ardından “Yükselen enflasyon, verileri yorumlamayı biraz daha karmaşık hâle getiriyor.” diye belirtti.


Evet, Türk usulü, zenginler için karmaşık, sıradan vatandaş için felakettir.


 

Doug French Mises Enstitüsü Onursal Başkanı, Early Speculative Bubbles & Increases in the Money Supply ve Walk Away: The Rise and Fall of the Home-Ownership Myth kitaplarının yazarıdır. İktisat alanındaki yüksek lisans derecesini UNLV’den almış ve hem Prof. Murray Rothbard hem de Prof. Hans-Hermann Hoppe ile birlikte çalışmıştır. Doug French’i Twitter üzerinden takip edebilirsiniz.

Çevirmen: Deniz Erdoğan

Editör: Fırat Kaan Aşkın

Bu yazı Mises.org sitesinin “The Turkish Way” adlı yazısından tercüme edilmiştir.
125 görüntüleme1 yorum

Sonuç

Müdahale

Piyasa

bottom of page