Emir Yorulmaz - 14.12.2023
Bu yazı, anarko-kapitalistlere sıkça yöneltilen “Peki anarko-kapitalist toplumda ‘X’ nasıl olacak?” sorularına cevap vermekten ziyade sorunun neden ve ne amaçla sorulduğunu irdeleyecek.
Devletçilerin “X Nasıl Olacak?” Sorusunu Sormasının Altında Yatan Ön Kabuller
1. X’e Olan Talebin Devletsiz Bir Ortamda Karşılanamayacağı Ön Kabulü
Devletçiler, bazı hizmetlerin meşru yollarla elde edilen gelirlerle finanse edilebileceğine ihtimal vermezler; çünkü bugünün insanını, bugünün hizmetini, bugünün mahkemelerini, bugünün karakollarını düşünerek anarko-kapitalizmi hayal etmeye çalışırlar. Oysa anarko-kapitalizmin meşru-gayrimeşru ayrımına varmak için sadece doğa baz alınmalıdır. X, düşündükleri kadar hayati ise neden meşru yollarla elde edilen gelirler bu hizmeti vermeye yetecek bir bütçe oluşturmasın? İnsanlar, bu kadar “önemli” bir hizmeti finanse etmek için müşteri olmayı neden reddetsinler? Çelişkilerin hiçliğine düştükleri ilk nokta burasıdır: Devletçiler tüm vatandaşları önemsediklerini, bütün veya en azından bazı hizmetler için vergilendirmenin şart olduğunu iddia eder, ama iş “İnsanlar bu kadar önemli hizmetler için ödeme yapmayı neden kabul etmesin?” sorusunu cevaplamaya gelince sohbet umut ettikleri gibi devam etmez, saçmalamaya başlarlar.
2. Devletlerin X Hizmetini Vermek İçin Ortaya Çıktığı Ön Kabulü
Bu fikri çürütmek için basit bir örnek vermek istiyorum. “Devlet olmazsa yolları kim yapacak?” sorusunu ele alalım. Kişi, “Devlet yol yaparken sihir kullanıyor mu?” sorusuna “Hayır.” Cevabını veriyorsa kendi sorusunu sormaya devam etmek için devletlerin oluşumundan önce yolların yapılabildiğini reddetmelidir. Şimdi, örneğimiz olan X’i yol yapmak olarak belirleyelim ve iki ayrı zaman dilimi oluşturup bu zaman dilimlerini A ve B olarak isimlendirelim. A zamanında bir bölgede devlet yok, B zamanında var. A ve B’de X ortaya çıkıyorsa X’in ortaya çıkmasının A ve B ile ilgisi yoktur.
3. X’i Çeşitlendirmenin X’in Doğasına Aykırı Olduğu Ön Kabulü
X, başına ne gelince Y olur? Y, ne zaman X’e eş olma hâlini kaybeder? Anarko-kapitalistler, her türlü hizmetin müşteri talepleri çerçevesince çeşitlendirilebileceği, değiştirilebileceği iddiasındayken devletçilerin ilk iki ön kabulündeki ısrarı X’teki her türlü değişime karşı olmalarından kaynaklanır. Bu kişiler rekabetin daimî savunucusu anarko-kapitalistlere X’in değiştirilemez olduğunu düşünerek “Peki ‘X’ nasıl olacak?” sorusunu sorar ve burada da çelişkilerin hiçliğine düşer. Yapmaları gereken ise X’in nasıl olacağı sorusundan önce X’in ne olduğu sorusunu kendilerine sormaktır.
X’e Devletçi ve Anarko-Kapitalist Bakış
X, devletçiler için önceki bölümdeki üç maddede bahsedilmiş olan ön kabullerin birikimiyle oluşturulmuş, senelerce “doğrusunun” anlatıldığı, sadece vergilerle finanse edilebilen, hiçbir şekilde rekabete açılamayacak, bir tekelin elinde olmasının gerekli ve zorunlu olduğu bir hizmettir. Anarko-kapitalistler için ise X, herhangi bir hizmettir. Görüldüğü üzere anarko-kapitalistler ve devletçiler arasındaki yol ayrımı X’in devletsiz bir ortamdaki gerçekleşme olasılığından çok daha öncesindedir. Hâliyle “Peki ‘X’ nasıl olacak?” sorusu bir anarko-kapitalist tarafından sorulmuyorsa cevaplanmaya değer değildir. Bir devletçinin bu soruyu bir anarko-kapitaliste sormadan önce bahsi geçen üç ön kabul hakkında kendine soru sorması çok daha makbuldür, zira bu ön kabullerin bariyerlerini aşmadan X’in nasıl olacağı hakkında düşünmek kendisi için her şeyi daha karışık yapmaktan başka işe yaramaz.
Bir Anarko-Kapitalist, “X nasıl olacak?” Sorusunu Nasıl Cevaplamalı?
Öncelikle, mülkiyet etiğini benimsemiş kimseler bu soruyu cevaplamanın ön görüler oluşturmaktan ibaret olduğunun farkında olmalıdır. Çünkü anarko-kapitalist olmak, insan eylemlerini kurgulayan tekel otoriteleri reddetmektir. “X nasıl olacak?” sorusuna “X nasıl olabilir?” sorusuna verilebilecek cevaplar verilebilir, ancak bir anarko-kapitalist için çok daha temelli bir cevap vardır: “Bana ne?” Devletçiler bu cevaba şaşırabilir, çünkü refleksleri onlara zincirlerini kırmamalarını söylüyor, onlar da onlara yeni bir düşünce kapısı açmaya çalışan sizlerden yeni zincirler bekliyorlar. Onlara zincir vermeyin, sizin zincirlerinizi kendi zincirlerinden makul bulmaları onları anarko-kapitalist yapmaz.
Meşruluk, Gayrimeşruluk ve Liberteryenizm
Özellikle kendini liberteryen olarak tanımlayan devletçiler ve sınırlı devlet savunucuları, gayrimeşruluk ve meşruluk arasında bir yol olduğunu düşünmektedirler. Anarko-kapitalistler için durum farklıdır. Devletçiler için gayrimeşruluk ve meşruluk bir sayı doğrusu iken anarko-kapitalistler içinse Boole cebiridir.
0 ve 1’e bakıştaki bu temel fark, sınırlı devlet savunucusu olmak ile anarko-kapitalist olmak arasındaki en kalın çizgidir. Bir anarko-kapitalist için yarı meşru yoktur, mülkiyet ve mülkiyetin ihlali vardır. Mülkiyetin yarı ihlali söz konusu olamayacağına göre yarı meşruluk kavramının varlığı da mümkün değildir. Liberteryenizm tekel bir otoritenin varlığına karşı olmaksa ve yarı tekellik hâli de mümkün değilse sınırlı devlet savunucularının kendisine liberteryen demesi onları da tıpkı diğer devletçiler gibi çelişkilerin hiçliğine düşürecektir. Tekel hukuku gayrimeşru, liberteryenizmi de meşru olarak nitelendiren bir kişi ikisini aynı anda savunduğu vakit tutarlılığını kaybeder; çünkü 1∧0 önermesi 0’dır, yani yanlıştır. Yarı meşruluğun mümkün olamayacağının bir başka sebebi de “durumların” kesirlendirilememesidir. Yarı ölmek, yarı gitmek, yarı gelmek gibi yarı meşruluk da namümkündür. Bir yemeği “yarı yiyemezsiniz”; “bir yemeğin yarısını” yiyebilirsiniz. Niceliğe sahip olamayan kavramların kesir ile ifade edilmesi dil bakımından da yersizdir.
Bir Liberteryen, Demokrat Olabilir mi?
Bu soruyu cevaplamadan önce seçimlerin neden yapıldığı hakkında mantık yürütmemiz gerekiyor. Bir odadaki herkes balık yemek istiyorsa “balık-tavuk referandumu” yapılır mı? Tabii ki hayır, “balık-tavuk referandumu” için en az bir kişinin tavuk yemek/yemek yememek istiyor olması gereklidir. Demokrasi, o kişinin balık yemesi için vardır. Seçim yapıldığına göre balık, vergilerle finanse edilecektir. Önceki bölümde bahsedilen tüm durumlar gibi gönüllülük durumu da kesirlendirilebilir değildir. %50 gönüllü olamazsınız, bu sebeple bir seçim yapılması ve vergi mükellefi olmanız gönüllülük hâlinizin meşruluğunu değiştirmez. 1∧0, her zaman 0’dır.
Sonuç
Devletçiler, “X nasıl olacak?” sorusunu çok erken soruyor. Özgür bir müşteri olmayı şiddetle reddedenlerin vergi mükellefi olmaya neden meraklı olduğu açık ve kumbarasına ne zaman hangi parayı atacağı konusunda kendine güvenmeyenlerin merkez bankası savunması kadar doğalı da yok. Bu kişilerden tutarlı ve mantıklı savlar duyamamamızın sebebi kulaklarımızı kapatmamız değil, ağızlarını açamamalarıdır.
Mühendis bir ancap görüyorum yazıda harika
Devlet olmazsa yolları kim yapacak? -> Şu andaki yollar bok gibi. Devlet tarıma destek olmalı -> Tarım ürünleri tatsız ve pahalı
Devlet halkını korusun -> Suç en yüksek seviyede
Devlet insanların mülkünü korur -> Devlet insanların mülkünü hazineye devrediyor
Paranın arkasında devlet vardır -> Para'nın alım değeri yerlerde
Devlet halkına bedava eğitim/öğretim hizmeti versin -> Pisa testinde sonuncu
Devlet asgari ücreti arttırsın -> Enflasyon yüzünden eskiden daha az mal/hizmet alırsın
Buradaki sorun ne biliyor musunuz? INCENTIVES.
Devlet iyi değildir çünkü iyi olmasını gerektirecek bir rakibi dolayısıyla sebebi yoktur.
Rakip yoksa teşvik sistemi çalışmaz.